Hayvansal üretimde istikrarın sağlanabilmesi için ithalattan vazgeçilmeli; küçük aile işletmeleri desteklenmeli; tarım ve hayvacılık ile ilgili KİTler (EBK, SEK, YEMSAN, TİGEM gibi) tekrar eski statülerine getirilerek üreticiler piyasaların insafına terk edilmemelidir. 1980'li yıllara kadar kendi kendine yeten ve ihracat yapılabilen tarım ve hayvancılığın; 1980 sonrası uygulamaya konulan İMF VE DÜNYA BANKASI uyum programlarına uygun ölarak üretimi artırmaya yönelik destekleyici politikalardan vazgeçilmesi, hemde ülkenin değişen şartlarına uygun olan tedbirlerin alınmaması; hayvansal üretim ile tarımın gelişmesini engellemiştir.
Fiyatların yükselmesi sonucunda dönemin yöneticileri kolay bir yol olan ve de sermayeyi destekleyecek olan ithalat yolunu seçmişlerdir.İthalatcıya pek çok kolaylıklar sağlanarak yerli üreticileri terbiye edeceğiz derken ;ithalat yapılan ülkelerin üreticisi desteklenmiştir.Aynen bu günde yapıldığı gibi.
Terör sebebi ile konulan mera ve yayla yasakları,köy ve mezraların boşaltılması meraya dayalı hayvancılık yapılmakta olan doğu ve güneydoğuda hayvancılığa sekte vurmuştur. Sınır ticareti adı ile ülkeye kaçak olarak hayvan ve hayvansal ürünler sokulması hayvancılığa vurulan sekteler arasında yer almaktadır.1990 ların başında SEK, EBK, YEMSAN gibi hayvancılığa destek olan üreticinin güvencesi olan KİT 'ler tasfiye edilmişler ve ya çok düşük bedellerle büyük sermayelere hediye edilmişlerdir.
KİT'lerin tasfiyesi sonucunda et ve süt üretimi yapan üreticilerin malları serbest piyasa ekonomisi denilerek fiyat istikrarsızlığı nedeni ile dalgalanmalara yol açmış ve bu dalgalanma devam etmektedir.
Biz Veteriner Hekimlerin çoğumuzun öğrencilik yıllarında staj yaptığımız ;hayvan ıslahı ile uğraşan tarım işletmelerinin (TİGEM) coğu uzun süreli kiralanarak elden çıkartılmışlardır.
Kamu işletmelerinde devlet kontrolu altında yapılan aşı üretim ve suni tohumlama progr.amları büyük sermayeye devredilerek aynı zamanda özellikle suni tohumlama ithalatına yol açılmıştır.
Canlı hayvan ithalatı ile dünyanın hemen hemen her ülkesinden hayvanlarla birlikte zoonoz olan veya olmayan hastalıklarda ithal edilmiştir. (Ücretsiz olarak) Yerli üreticimizi girdi maliyetlerinde en fazla zorlayan yem maliyetleri olup beside %40, entansif süt sığırcılığında %60 bulmaktadır. Kuraklık yıllarında yem maliyeti artmış bunun üzerine devlet yem üretiminde kullanmak üzere pek çok ürüne ithalat izni veriştir. Ancak maliyetlerin arttığı bu yıllarda süt tozu ithalatına izin vererek 1kg süt ile 1 kg yem alınamamasının önünü açmış 2007-2008 yıllarında 1 milyona yakın ineğin kesime gönderilmesine neden olmuştur. Doğurgan hayvan sayısının azalması beside hammaddenin yetersiz kalmasına neden olmuş fiyatlar hızla yükselince devlet üreticiyi desteklemek yerine en kolay yolu seçmiş ve İTHALATA başvurmuştur.
2010-2017 yılları arasında 360.000 damızlık sığır, 2.100.000 besilik sığır, 2.200.000 civarında koyun ithal edilmiştir.
30 Nisan 2010 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan kararla EBK’ye kırmızı et sorununun çözülebilmesi için sığır eti ithalatı yapma yetkisi verilmiştir.Ancak görülen odur ki aradan geçen 7 yıla rağmen kırmızı et ithalatı sorunu çözemediği gibi büyümesinede engel olamamıştır. 2016 yılının sonunda hem de 2017 yılında alınan Bakanlar Kurulu kararları ile 1 milyon büyükbaş ve 475 bin baş koyun-keçinin gümrük vergisiz ithalatının da yolu açılmıştır.
(2010-2017) değişik formlarda (dondurulmuş, soğutulmuş vb.) sığır karkası ithalatı da yapılmıştır. Bunun miktarı 219 bin tondur. Eğer ithal edilen sığır eti sığır başına ortalama 300 kg karkas alınacağı varsayımı ile hayvana dönüştürülürse, bulunacak sayı yaklaşık 730 bin baş sığır olacaktır. Dolayısıyla Türkiye 2010-2017 yılları arasında yaklaşık 3.2 milyon baş sığır ithal etmiştir denebilir. Bu arada 2017 yılından 2018 yılı sonuna kadar ithal edilmesi öngörülen sığır sayısının şimdilik 1 milyon bin baş, koyun keçi sayısının da 475 bin baş olduğu unutulmamalıdır.
Tarım Bakanlığı yetkilileri “2002 yılında 4.300 olan 50 baş ve üzeri işletme sayısı 2017 yılında 31.500 bine çıkarılmasını büyük başarı olarak göstermekte; bu da entansif süt ve besi üretimindebüyük sermayeyi, koruyan, kollayan destekleme sistemi sürdürülmektedir. Küçük ölçekli hayvan veyetiştiricilerini korumak ve teşvik etmek yerine, destekler ve krediler hayvancılıkta büyük işletmelerin artırılması, yani sermaye tarımının geliştirilmesi için kullanmaktadır. Son 7 yılda yapılan 5 milyar dolarlık canlı hayvan ve karkas ithalatı sistemdeki yanlışı göstermektedir.
Hayvancılık ve tarımın kurtulması için yapılması gerekenler
1.Kapatılan veya satılan KİT'ler tekrar acılmalı ve üreticiye destek verme insiyatifleri artırılmalıdır.
2.Üreticiler hükümet güdümündeki birliklerle değil kooperatifleşerek kendi ürünlerinin fiyatlarını tespitinde ve girdi temininde söz sahibi olabilmeli.
3.Meralar düzenlenmeli ve büyük sermaye sahiplerine değil gerçek üreticiye verilmelidir.
4.Yem fiyatları devlet kontrolu altında olacak şekilde desteklenmeli özellikle süt üreticisinin 1 kg sütle 2-2.5 kg yem alabilmesi sağlanmalıdır.
5.Saman,silaj,kuru ot gibi yemleri sermayedar olarak stoklayıp fahiş fiyatlarla satanlara engel olunmalıdır.