Milliyetçi Hareket Partisi içinde gelişen muhalefetin parti ile yollarını ayırarak yeni siyasi arayışlara yönelmesi, uzunca bir sürenin sonunda partileşmeyle noktalandı.
İYİ PARTİ….
Partileşme serüveni sona erse de siyaset yeni başlıyor.
Partinin ismi ile ilgili kamuoyunda henüz bir fikir oluşmasa da, parti kurucuları tarafından bir ön çalışma yapılmış olsa gerek. Zamanla öğreneceğiz.
Partinin ismi yanı sıra vizyonu, programı, yol haritası ile ilgili de net bir algı oluştuğu söylenemez. Belki de “ Kervan Yolda Düzülür “ atasözünün anlattığı gibi, atılacak adımlar gelişen, değişen koşullara göre netleştirilecek.
Daha çok yeni olan bir parti için birçoklarının telaş ve aceleyle yazıp çizdiği gibi ‘ İhtiyaç varmıydı ? Tutar mı ? Muhalefeti böler mi ? ‘ türünden zamansız eleştirileri bir kenara bırakıp İyi Parti’ye başarılar dileyelim.
Bataklığa saplanmış Türkiye siyasetinde yol arayışları devam ediyor. Devam etmelidir de . Asıl sorun tıkanıp bir kaosa dönüşmüş siyasette çıkış yollarının aranması değil, tam tersine bu konuda yeterli bir aktivitenin gösterilememesidir. Bozulan toplumsal dengelerin daha iyi bir şekilde yeniden kurulması için gösterilecek çabalara daha başından, önyargılı bir şekilde saldırmak ise ayrıca üzerinde durulması gereken bir sorundur.
Yanlışlar, hatalar karşısında eleştiri hakkımız şu an erken olsa da elbette ki her zaman var. Şimdilik bekleyen tehlikelere dikkat çekmekle yetineceğiz.
Türkiye siyasetinin geçmişindeki yeni oluşumlara ( partilere ) baktığımız zaman ‘ milliyetçi, muhafazakâr, İslamcı ‘ partilerin hemen hepsi toplumun sağ kanadındaki duygu, inanç ve beklentilere göre örgütlenmeye giderek varlık göstermişlerdir. Vaatlerin yerine getirilemeyişi ve vesayetçi güç odakları ile girilen çatışmalar, sürekli olarak partilerin kapatılması veya toplumsal desteği yitirerek siyaset sahnelerinden çekilmeleri, yerine yenilerinin ortaya çıkması ile sonuçlanmıştır. Bu nedenle 1950’li yıllardan bu yana siyasi açıdan oldukça zengin bir partiler mezarlığına sahip olduğumuz söylenebilir.
Farklı isimler altında örgütlenseler de, sağdaki siyasi parti tabanları birbirlerinden çok farklı değildir. Bu nedenle seçimlerdeki oy kaymaları, kendi aralarında parti değiştirmeler, yardımlaşmalar, ilkelere ve yapılanlara bakmadan liderlere biat etmeler yaygın ve bir yere kadar olağandır da. Sol seçmen tabanında da birçok açıdan bu özellikler vardır. Bunlar belki de Türkiye siyasetindeki istikrarsızlığın, sıkça yaşanan tıkanıklıkların temel nedenleridir.
Aynı kulvarda yürüyen partiler, batıdaki örneklerinde olduğu gibi neden kalıcı ve ana bir gövdede birleşmezler ?
Türkiye siyasetine yön vermeye çalışan ve parçalı yapılarla ilişkileri daha rahat sürdürebilen güç odaklarının ‘ küresel projeleri ‘ nedeniyle olabilir mi ?
İstikrarlı ve uzun süreli bir parti çatısı altında siyaset yapma toplumsal yapımıza mı uygun değil ?
Ağırlıkları, etkinlikleri zaman zaman değişse de her iki faktörün etkili olduğu görülüyor.
“ Küresel oyuncuların “ her fırsatta Türkiye siyasetini yönlendirme, yönetme arzusu içinde oldukları biliniyor. Parçalı yapılarla ( eldeki değişik kartlarla ) bu yöndeki arzularını gerçekleştirmeleri, iktidarda olana sürekli olarak ‘ Aba Altından Sopa ‘ göstererek yönlendirme faaliyetleri de malûm. Parçalı siyasi yapı, iktidarda olana hem ‘ zor günde destek ‘ hem de dayatılan istekler için ‘ şantaj ‘ malzemesi olarak kullanılıyor.
Toplumun demokratik, örgütlü, birlikte ve istikrarlı bir yörüngede buluşma kültürünün sığlığı ise ne yazık ki bu bölünmelere zemin hazırlıyor.
Etrafımızda oynatılan bu ‘ siyaset oyununa ‘ her zaman ‘ sol ‘dan da katılımlar olmuştur. Bugün de vardır.
Bugünkü siyasi tabloya baktığımızda ise sadece sağ, milliyetçi, muhafazakâr kesimlerde değil, her alanda bölünme, parçalanma ve ayrışma siyasetinin sonuna kadar zorlanarak ülkenin bir bilinmezliğe doğru sürüklendiğini görüyoruz.
Her türlü popülist söylemler bir yana, ekonomi gün geçtikçe daha kötüye doğru gidiyor. Siyasette devletin değişik kademelerinde ( eğitim, yargı, ordu ve bürokrasinin diğer kesimlerinde ) ve sosyal yaşamda depremler devam ediyor. Ortadoğu’da ve ülkemizin Güneydoğu’sunda küresel bir savaş ve terör bataklığında gencecik insanlar yaşamlarını yitiriyor.
Siyaseten ihtiyaç duyduğumuz en temel ve en acil görev; ayrışma değil bütünleşme, zora ve hukuksuzluğa dayanarak yönetme değil çağdaş, demokratik bir yapıya kavuşma, ranta ve dış borçlanmaya dayalı bağımlı bir ekonomi değil üretime ve öz kaynaklara, tasarruflara, adalete dayalı ekonomiye yönelmedir.
Bütün bunlar ise, özgürlükçü ve tam bağımsızlıkçı bir vizyonla gerçekleştirilebilir.
İyi Parti, böyle bir vizyona hazır mı ?
Diğerleri gibi İyi Parti’yi de bekleyen Türkiye budur.
İdeal konuşmak güzel ,uygulaması zor.Bir yüzüğüm var zengin olursam yüzüme tükürün diyenleri de gördük