Seçimlere bir aydan az bir zaman kaldı. Siyasi partiler cumhurbaşkanı ve milletvekili adaylarını belirlediler. Hareketlilik ve heyecan orta düzeyde devam ediyor. Muhtemelen kalan sayılı günlerde biraz daha artacak.
Sonucun ne olacağı konusunda tahminler, beklentiler, yorumlar var. Ülkenin, toplumun ekonomik, siyasi ve sosyal görünümü bir değişimi işaret ediyor.
Durumu tersine çevirebilecek gizli gündemler, algı operasyonları, bilinemeyenler, görülemeyenler de var.
Acaba “Sihirli eller“ devreye girip toplumu manipüle eder mi ? Seçimlere hiyle karışır mı ? Seçimlerin iptaline kadar varacak olaylar tezgâhlanır mı ?
Hayalle gerçek arası benzer komplo teorileri çoğaltılabilir.
Ama unutmayalım. Ufuktaki sancılı toplumsal değişim kaçınılmaz gözüküyor. Hem de çok uzak gelecekte değil.
Manifestoları açıklansa da, partilerin vizyonları; gelecek planları, yapılacak köklü dönüşümler, toplumda güçlü bir heyecan yaratacak şekilde anlatılamadı.
Oysa büyük beklentiler var.
Kalan süre bunları anlatmaya yeter mi ?
Meçhul.
Henüz daha soğumadan, hararetle, belirlenen milletvekili adayları tartışılıyor. Bu tartışmaların ucu seçimlere kadar uzayacaktır. En çok da CHP adayları tartışılıyor.
CHP içindeki ‘sol‘ kanadın tırpanlanıp tasfiye edildiğinden söz ediliyor.
Muharrem İnce’nin ekibine listelerde fazla yer verilmediğinden, altının oyulduğundan dem vuruluyor.
İnce bir mühendislikle, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun ekibini sağlamlaştırdığı söyleniyor.
Haluk Pekşen, Mustafa Balbay, Barış Yarkadaş, İlhan Cihaner gibi başarılı isimlere neden yer verilmediği sorgulanıyor.
Acaba Kılıçdaroğlu’nun bir bildiği mi var ?
Uygun bir lisanla açıklamalıdır. Hiç değilse kendi örgütüne.
Seçim sonuçlarının sorumluluğu, tümüyle başta Kılıçdaroğlu olmak üzere MYK ve Parti Meclisine aittir.
Başarısızlık, kaçınılmaz olarak parti içi değişimleri de beraberinde getirecektir.
Şu anki durum, muhalefet cephesinin başarı şansının fazla olduğunu gösteriyor.
Ekonomi gittikçe kötüleşiyor.
Ülke yönetimi otoriterleşiyor.
Bürokrasi ve yargı felç.
İktidarın siyaset dili çirkinleşiyor.
Dış politika çıkmazda.
İşsizlik, yoksulluk artıyor.
Üretim ve tarım çökmek üzere.
Dış borçlar yönetilemez halde.
Kısacası; muhalefetin başarılı olması için konjonktür son derece uygun.
Baş aktör de CHP.
Sadece, seçime giden sürecin iyi yönetilmesi yeterli.
CHP’de ön seçim yapılmadı. MYK ve Parti Meclisi, aday belirlemede Genel Başkan’a tam yetki verdi.
Kılıçdaroğlu, büyük bir sorumluluğun altında.
Beklenti; hiç değilse oy oranını yüzde otuzlara ulaştırması.
Bu başarılamadığı takdirde Kılıçdaroğlu ve yönetimine bir tek görev düşüyor.
Parti yönetimini “ Daha ehil “ ellere devretmek.
Liderlik, demokratlık bunu gerektiriyor.
Bekleyip göreceğiz.