Yerel seçimlere altı ay kadar bir zaman kaldı. Siyasi partilerin seçim ittifakı ve aday arayışları gittikçe hızlanıyor.
Ülkedeki ekonomik durum ve siyasi atmosfer ne kadar olumsuz olursa olsun, iktidar ve muhalefet partileri mevcut durumlarını korumak, mümkün olursa oy oranlarını artırmak için kıyasıya yarışacaklar.
Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirler bu yarışta belirleyici öneme sahip.
Peki, siyasi atmosfer ne durumda?
Ekonomide aşırı borç yükü, kırılganlık; dövizdeki yükselişleri, faiz artışlarını, durgunluğu ve hayat pahalılığını doğuruyor. Bu olumsuz durum, eğer radikal değişimler olmazsa seçimlere kadar dalga dalga ağırlaşarak devam edecek.
Ekonomik kriz, iktidarın ayağındaki en önemli pranga. Ne var ki, iktidar şimdiye kadar bir şekilde yolunu bulup, muhalefetin de tutarsızlıklarından ve zaaflarından yararlanarak seçimlerde önde olmayı başardı. Bu defa nasıl bir yol bulup, ayrıştırıp kemikleştirdiği tabanını hangi argümanlarla koruyacağını ancak seçimlerin sıcak atmosferine girdiğimiz zaman görebileceğiz.
Şimdiden söyleyelim iktidarın işi bir hayli zor. Döviz artışı ile birlikte gelen zam yükünü dar gelirliler üzerinden kaldıracak tedbirleri bir an önce alması gerekiyor.
Seçmen tercihleri üzerinde propaganda, milli ve dini manipülasyonlar etkili olsa da, asıl belirleyici olan ekonomik refahtır. Şimdiye kadar borçlanarak, kamu mallarını satarak, yabancı sermayeyi ortak ederek bu sağlanmaya çalışıldı. Şu an ise, bu şekilde işleyen sistem tıkanma noktasına gelmiş durumda.
İktidarın olduğu kadar muhalefetin işi de zor.
Muhalefet, ülkede yaşanan bunca çalkantılara rağmen, kış uykusuna yatmışçasına, anlaşılmaz bir şekilde sessizliğini, hareketsizliğini korumaya devam ediyor.
Son genel seçimler, muhalefet için tam bir hayal kırıklığı oldu. Parti yönetimleri, seçim başarısızlığının sorumluluğunu üstlenip, tabanın beklediği değişim ve yenilenmeyi gerçekleştiremedi. Her biri inatla küçük muhalefet koltuklarını korumaya devam ettiler.
Her seçimden önce söyledikleri gibi, “ Bu defa TAMAM “ söylemlerine artık kimse itibar etmiyor. Her defasında “ memleket meselesi “ olarak gösterdikleri çağrılar da fazlaca değer taşımıyor.
Muhalefet tabanı; parti yönetimlerinin etkili ve tutarlı politikalar üretmesini bekleyerek artık iktidar olmayı, ‘ Makus talihini ‘ değiştirmeyi istiyor. Özellikle de ana muhalefet partisi CHP’den çok şey bekleniyordu ancak umutlar yorgun ve tükenmek üzere.
CHP; tabanın beklediği örgütsel değişim ve yenilenme taleplerine duyarlılık göstermedi.
Parti tüzüğüne, delegeden üyeye kadar yeniden bir yapılanma gerçekleşmedi.
Son genel seçimlerin “ Kayıp saatleri “, bilinmeyen karanlık noktaları aydınlatılamadı.
Örgüt, aday belirleme ve yerel seçim sürecine tabanını belediye başkanlarının, milletvekillerinin, delege ağalarının vesayetinden kurtarmadan bir kaos ortamında giriyor.
Üyeye, mümkünse seçmene dayalı bir önseçim niyeti görünmüyor. Anket ya da temayül yoklaması gibi göstermelik tespit çalışmalarının sağlıklı bir sonuca götürmeyeceği de açık.
Kısacası; hem iktidar hem de muhalefet için bulanık, zorlu bir süreç başlıyor.
Her seçim olduğu gibi bu da bir deneyim olacak.
Gelişmeleri izleyip göreceğiz.