Gümrükten mal kaçırırcasına alınan seçim kararı, ülkedeki gelenekçi siyasete renk ve hareket getirdi.
İktidar partisi mensuplarının ‘ Erken seçim yok, erken seçim ülkeye ihanettir ‘ söylemlerine rağmen, böylesi ani bir karar değişikliği bekleniyordu.
Geçmişte söylenenlerin, verilen sözlerin, her ne pahasına olursa olsun iktidarda kalma uğruna bir kenara itilerek inkârı, seçmen tabanının beklentilerinin göz ardı edilerek ‘ Nasıl olsa her koşulda peşimizden gelirler ‘ düşüncesi, parlamenter kirli siyasetin olağan bir kuralı haline geldi.
Pusulasız bir gemi gibi oraya, buraya sürüklenen toplum, yaratılan kaos ortamında yolunu bulmaya çalışıyor.
Dün; erken bir seçimin gereksizliğini savunan iktidar yanlıları, bugün, alınan kararın ne kadar isabetli olduğunu anlatmak için çırpınıyor.
Muhalefet; yapılan ani baskın karşısında vaziyet almaya çalışırken, seçmenlere “ Biz hazırız “ diyor. İttifak arayışları, görüşmeler ve pazarlıklar hızlanıyor. Muhtemel adaylar üzerine spekülasyonlar, yönlendirmeler, topluma dönük algı operasyonları sürüyor.
Muhalefetin sağ kanadı; gelişmeleri daha sakin değerlendirirken, sol kanatta; itirazlar, çatlak sesler yükseliyor. Farklı sosyal medya paylaşımlarından anlıyoruz. Hem de etkili ve yetkili mevkilerde bulunanlardan.
Pazarda, sokakta, kahvede de benzer itirazlar, kafa karışıklıkları devam ediyor.
Konuyu biraz daha netleştirip sisleri aralamak, doğru ve kesin bir yön tayini yapmak gerekiyor. Tabi ki, yine de sonucun bir garantisi yok.
Malum; denetimi zor ‘ Dış etkenler, derin güçler ‘ nedeniyle.
Önce, ‘ Hariçten ‘ gelen seslere kulak verelim.
Sosyalist sol; eşitlik, adalet, özgürlük, hakça paylaşım gibi konuları ülke gündemine cılız da olsa en doğru olarak taşımaya çalışan kesim. Ülkenin aydınlık yüzü. Üstelik çıkar, makam, mevki beklemeyen çoğu yaratıcı, genç insanlar. Ne var ki arkalarında örgütlü, matematiksel olarak kayda değer bir kitle desteği yok.
Diyorlar ki; ‘ Düzen siyaseti, düzen partileri ile bir yere varılmaz, bu işte biz yokuz ‘
Öneri; boykot.
Sonrası; toplum katmanlarına ulaşan güçlü bir ışık yok.
Şu an gündemimizde olan, düzen siyaseti. Ötesi ayrı bir tartışma konusu.
Küresel bir abluka altında; şu an sınırları gittikçe daralan bir demokrasi sorunun ile karşı karşıyayız. Fiili baskılar ve algı operasyonları ile saldırılar devam ediyor. Geniş bir cephede bir savunma hattı oluşturma ve buna en geniş kesimleri katma zorunluluğu var.
Anayasa Halkoylaması’nda olduğu gibi, bu cephe daha güçlü bir şekilde oluşturulabilir mi ?
Şu an muhalefet bunun arayışında.
Muhalefetin bu konudaki faaliyetleri önümüzdeki günlerde netlik kazanacak. Kim kiminle ittifak yapacak, adaylar kimler olacak, milletvekili seçimleri nasıl şekillenecek, göreceğiz.
Peki, ne yapmalı ?
İlkeler, yazılı mutabakat haline getirilip ittifaklar denenmelidir.
İki yoldan birisi tercih edilecek. Ya her parti kendi adayını belirleyerek, ikinci tur ittifaklarına dönük bir çalışma sergilenecek ya da tarafların görüş birliğine vardığı bir ‘ Çatı aday ‘ üzerine, daha baştan bir ittifaka gidilerek ilk turda sonuç alma denemesi yapılacak.
Ancak, önemli bir konu var.
Muhalefete dönük olarak ‘ Derin güçlerin ‘ faaliyetleri, her parti için mayınlar, bubi tuzakları, provokasyonlarla dolu bir kaygan zemin yaratıyor.
Yarı yolda ya da yolun sonuna doğru, bu tuzaklardan birisi veya birkaçı etkili olur, bombalardan birisi patlarsa ne olur ?
Böyle bir sonuçla karşılaşma olasılığı da yüksek.
Yapılacak iş; bu provokasyonları, önceden fark edip önlem almak, daha infilak etmeden, usulca tuzakları, mayınları etkisiz hale getirecek siyaset üretmektir. Liderlikler bu noktada kendisini gösterecek.
Hep birlikte göreceğiz.
İyimser olmak gerekiyor. Bu da farklı bir deneyim olacak.
Ön yargılara, saplantılara ve aşırı heyecana hiç değilse bir süre ara.