Evrenin değişip eskimeyen en önemli yasası, karşı konulamayan değişimdir. Doğada ve toplumda her şey gelişir, değişir ve yenilenir.
Yeniye, geleceğe dair sunacağı bir şeyi, söyleyeceği bir sözü, işe yarar bir önerisi olmayanlar, bezirgânların çıkarına hizmet eden eskiye, eskinin kör karanlığına sığınır.
Böyle kişilerin mevcut düşünceleri, fikirleri, sloganları eskidir. Alışkanlıkları, dünyaya ve insana hatta kendilerine bakışları hep eskidir.
Tarihe, ecdatlarının ‘ şanlı geçmişine ‘ bakıp böbürlenirler, yeni olana düşman kesilirler böyleleri.
Eskiyle övünerek bir ömrü bitirirler.
Eskilere, yıllar öncesine takılıp kalan bazı ‘ yenilikçiler ‘ise; değişen zamanın ruhunu erken kavrayıp ona ayak uyduramadıkları için, çaresizlikten farklı bir şekilde de olsa gelenekçilerin korosuna katılıp aynı türküleri söylerler. Yenilikçi maskesi takmış bazıları ise doğru görünen söylemlerin arkasına gizlenip eskiyi, statükoyu koruma uğruna her türlü düzenbazlığı ustaca yaparlar. En tehlikelisi de bunlardır, teşhis edilmeleri güçtür.
Su gibi akıp giden yaşam daima yenidir, değişkendir.
Eskiye dair sahip çıkılacak olanlar; tarih boyunca birikerek gelen ve bugüne ışık tutan, insanlığın bugüne taşıdığı kültürel miras, deneyimler, eserler, yapıtlardır. Bunlar, kimden gelirse gelsin, açgözlü, ikiyüzlü politikacıların elinde hoyratça kullanılması için değil, insanlığın tümüne mal olmuş değerlerdir. Bizim diye sabah akşam övünmeye, başkalarının diye hayıflanmaya da gerek yoktur. Önemli olan bu değerleri yenileyip güncelleyerek, toplum için, insanlık için refah ve mutluluk ışığına dönüştürebilmektir.
Geçmişten, tarihin derinliklerinden süzülüp gelen bu miras, aydınlık saçan ışık, nasıl bugüne uyarlanıp kullanılacak ?
Elbette ki; düz bir mantıkla, saltanat ve iktidarların şahsi arzularına göre değil.
Tarihsel kazanımlar, bu zengin birikim, diyalektik bir mantıkla elenip, yeniden yoğrularak topluma, insanlığa sunulacaktır. Bugün bile dimdik ayakta kalanlar kullanılacak, artık yetersiz gelenin yerine ilaveler yapılacak, geçerliliğini yitirmiş, bir işe yaramaz olanlar yenilenecektir. Ancak; her değişimin toplumda zamanında karşılık bulup kök salması için, bu işe kendini vermiş ‘ Misyonerler ‘ gerekiyor.
Dün olduğu gibi bugün de; vazgeçilmez değişimin öncüleri, taşıyıcıları ile eskiler arasındaki bitmeyen sınıfsal kavga tüm şiddetiyle devam ediyor. Saltanatlarını, siyasi iktidarlarını sanki sonsuza dek devam ettireceklerini sananları ya da toplumun bir kesimini buna inandırmaya çalışanları gelecekte büyük hayal kırıklıkları bekliyor. Toplumu oyalayanlar, bu uğurda her türlü gayrimeşru yolu denemekten çekinmeyenler, ancak tarihin ve hayatın doğal akışına beyhude karşı durup toplumsal çatışmaları körüklerler. An gelir toplumsal birikim fırtınaya dönüşüp bu kaçınılmaz değişimi gerçekleştirir.
Küresel bir işgalin acımasızca hüküm sürdüğü bugünün dünyasında, aç gözlü “ İşgal orduları “ ne yazık ki; geçmişe dair tüm değerleri kendilerine göre eğip bükerek, değişimin önünü kesme, toplumları kendi çıkarlarına göre yönetme peşindeler.
Geçmişte olduğu gibi bugün de, tarihsel olaylar ve olgular birer demagoji silahına dönüştürülerek, zihinler karıştırılmaktadır. Küresel satrancın usta oyuncuları yeni ‘ tezgâhlar ‘ kurarken, biz biçare insanoğulları ise; kendimize karşı kurulan tuzakları, hiç eksilmeyen felaketleri zamanında algılayıp karşı duruş sergilemekten uzak, dipsiz kuyularda bu kirli oyunların “ Kahramanlarından, liderlerinden “ derman beklemekteyiz.
Oysa; kurtarıcı güç, umut, çare bizde, hepimizde.
Kör karanlıklarda umutsuz bekleyişler boşuna. “ Basra Harap Olmadan “ artık toparlanıp yollara düşmenin vaktidir.
Değişimin ve yeninin öncüleri siz olun.
Yok olup gidenlerin, geride bırakılan anıların gölgesinde, belirgin hiçbir iz bırakmadan ömürler gelip geçiyor.
Ünlü Brezilyalı romancı ve söz yazarı Paulo Coelho şöyle diyor :
“ Bir gün kalkacaksınız ve hep hayal ettiğiniz şeyleri yapmaya vakit kalmamış olacak. Şimdi tam zamanı. Harekete geçin.”