Ayfer Tunç Külliyatı oluşturmak isteyenler için giriş kitabı olarak sayılabilecek bir roman-öykü diyebiliriz Aziz Bey Hadisesi için. Ayfer Tunç’un çağdaş dönem Türk Edebiyatında farklı bir soluk olduğunu söylemek tüm okurların onaylayabileceği bir önermedir. Ayfer Tunç, farklı karakterleri, okuyucuyu yormadan ve sıkmadan hikayelerinin içine öylesine dahil ediyor ki, sanki bizler kitabı okurken bütün o kahramanlar başucumuzdan geçiyormuş gibi hissediyoruz. Tüm olayların kendi dünyamızın bir yansıması olduğu hissine kapılıyoruz. Burada şunu anlamamız gerekiyor, Ayfer Tunç sizi olmazlara inandırmıyor tam tersine gözümüzü kapadığımız, başımızı çevirdiğimiz her duyguya, her fikre dikkat kesilmemizi sağlıyor.
Ayfer Tunç, Betimlemeleriyle dikkat çeken bir yazar. Kişileri veya durumları betimlerken o an oradan yaşanabilecek bütün etmenleri hesaba katarak, olayların sonunu görmemizi de sağlıyor. Bu okura merak duygusunu aşıladığı gibi, onların dağarcığına da görmezden gelinmeyecek şekilde müdahalede bulunuyor. Bu vesileyle okur ile arasında istemsiz bir bağ oluşuyor.
Aziz Bey Hadisesi, bir solukta okunabilen fakat kitabı kapattıktan sonra okurun dünyasında işlemeye devam eden bir roman. Vicdan muhasebesi ile başlayan kitap, olaylara sebebiyet verenler ile onları yatıştırmaya çalışan kişilerin çatışmasını göstererek okurun vicdan duygusunu şöyle bir tartarak Aziz Bey’in hayatını ele alır.
Aziz Bey, gençliğinde Gazinolarda Tambur taksimi yaparak geçinmektedir ve oldukça başarılı bir tamburidir. Hatta o kadar başarılıdır ki, büyük organizatörler kendi gazinolarında çalması için sürekli dil dökmektedir. Bütün bunları umursamayan Aziz Bey hayatın ‘pembe’ yanına ilgi duyan ve sadece gününü değerlendiren bir karakter olarak tanıtır kendisini bize. Fakat Aziz Bey’in bizde bıraktığı ilk intiba, Hayatına Giren Maryam ile son bulur ve onu bu sefer de duygularının peşinden giden, asla vazgeçmeyen, yaşadıklarına rağmen sönmeyen bir ateşin içinde yanan birisi olarak görürüz. Kitap bize burada bir kez daha çatışma yaşatır fakat bu çatışma vicdanı değil, duyguları ele almaktadır.
Kitabın gelişim evresinde Aziz Bey’in Kendi içinde yarattığı aşk ile somut manada gördüğü aşkın çatışmasını görürüz. Onu bir yolculuğa sürükleyen bu aşk, hayatının da değişimine işarettir. Bu durum Aziz Bey’in yapacağı bir çok hatalar zincirinin ilk örgüsü olacaktır. Romanda bize anlatılan duyguların , herkesin hayatında kıyısından da olsa yakaladığı bir his olması sebebiyle kitap kısa sürede bizden bir parça halini alıyor ve cümlelerde kanayan her yer bizim de acımız, yeşillenen her yer de bizim sevincimiz oluyor.
Aziz Bey Hadisesi’nin ilerleyen bölümlerinde, hayal kırıklığı ile birlikte, bireyin ruhsal çöküntüsünün kişiyi ne düzeyde etkileyeceğini, yapacaklarından ne kadar mahrum bırakacağını tam anlamıyla yaşayabiliyoruz. Hayal kırıklığı, inancın yok olması, vazgeçmek ve pişmanlığı okura hissettiren bu eser, Türk Edebiyatının parlayan bir çakıl taşı değerindedir. Bu eseri yaratıp kitaplığımıza kazandıran Ayfer Tunç ise Türk Edebiyatında değerinin korunması gereken ve kitaplarında yaptığı psikolojik yaratımların ciddiye alınması gereken önemli bir karakterdir. Aziz Bey Hadisesi okunup bitirilse de, sürekli okurun aklında, yaşamında taşıyacağı bir eser olarak sürekliliği devam edecek bir roman örneği oluşturmaktadır.
AYFER TUNÇ
AZİZ BEY HADİSESİ – Can Yayınları 88 syf.
Gazetenizdeki bu yazıları bir edebiyat öğrencisi olarak severek takip ediyorum. Hemen kitabı edinip okudum ve sayenizde Vuslat’ın kederli gözleri, Aziz Bey’in kambur kibri ve daha birçok şeyle tanıştığım için çok memnunum... Umarım değerlendirmelerin devamı gelir, sevgiler.
Güzel bir analiz olmuş. İlk fırsatta okuyacağım