Georges Perec’in Uyuyan Adam kitabında bireyin yabancılaşmasını, en ince detayına kadar görüp bütün bu yabancılaşmanın sonuçlarını irdeleyebiliriz. Kendisine yabancılaşan bireyin nasıl toplumdan da yabancılaştığını gözler önüne seren Perec, felsefi temelde bu fikri irdeler. Felsefi bir yaklaşımla uykudaki bir kişinin uyanma sürecini ele alan bu kitap kimi çevreler tarafından otobiyografi olarak değerlendirilse de, Uyuyan Adam, otobiyografi sayılamayacak kadar derinlikli ve aforizma yüklü bir romandır.
Uyuyan Adam, kendi benliğiyle verdiği savaşları sürekli olarak irdeleyip yeni yöntemler aramanın da kitabıdır ve bu bağlamda okura kendi iç dünyasından notlar bırakır. Eğer okur bu notları değerlendirirse kendi varoluşunun temelini bulacak ve yeni bir aydınlanmaya doğru yol alacaktır. Kişinin kayıtsızlık duygusuna da yön veren Perec, yaşanan her şeyin kontrol altına olduğuna ve bunun da büyük bir kayıtsızlık yarattığına işaret eder. Aydınlama da tam burada devreye girecek ve bireyi nihai hedefine yöneltip yeniden ayağa kaldıracaktır.
Fakat Perec, kayıtsızlığı bir sorun olarak görmediği bu kitabında, kayıtsızlık ve silikleşme kavramlarını derin bir şekilde irdeler, araştırır ve bir çözüm yolu aramaya çalışır.
Kayıtsızlığa mahkum olmanın sebeplerinden en önemlisini güne ayak uydurma çabası olarak gören Perec, bu çabanın sonuçsuz kalacağını ve çabaladıkça silikleşme durumuna daha çok maruz kalacağına işaret eder. Bunlardan kurtulmanın yegane yolu, bireyin yöntemini bulması ve onun üzerinde yol alması olacaktır. Bu yolları da açıklayan Perec, İnsana dair duyguların, yani sevinç, keder, beklenti, kaygı gibi hislerin görmezden gelinip bireyin en yalın haliyle ortaya çıkmasını ve bunu tüm yaşamına adapte etmesi gerektiğini vurgular.
Uyuyan Adam kitabını okuduktan sonra okurun bilinci berraklaşır ve daha önce görmezden geldiği tüm durumları yeniden sorgulamaya başlar. Her sabah evinden çıkarken hiç dikkat etmediği merdivenlerin çatlaklarına daha bir dikkatli bakar ve sebep sonuç ilişkisini burada arar. Oluşum kavramı yeniden şekillenen okur, artık önemsiz sayılanın önemini kavrar. Bu durumda berrak bir fikrin içindeki bulanık görüntüyü incelemeye başlayan okur, varoluş sancılarına yenilerini ekleyerek kendisini yeniden inşa eder.
Basit bir anlatımla, ‘durmak ve bakmanın kitabı’ olarak adlandırılabilecek olan Uyuyan adam, en ince ayrıntılarını düşündürse bile maddenin somut halini yalanlayamayacağını ve ifadenin sadece onun somut haline ulaşacağını bize öğreten bir kitap. Bunun için Detayları arayan ve cümlelerin içinde bir giz bulmaktan yorulmayan okurun ilgisini çekip yeni bir ışık yakacağını düşündüğüm Uyuyan Adam’ı okumadan önceki siz ile okuduktan sonraki siz arasındaki farkı görmeniz çok uzun süre almayacak zira eğer gerçekten Perec’in anlatmaya çabaladığı şeyleri görmek isteyip de görürseniz etrafınızda oluşan her şeye eleştirel bir gözle bakacak ve tüm olanların sebep sonuç ilişkisini sorgulayacaksınız. Bu gibi durumlarda bir kitap olmaktan çıkan yapıt, bir yol gösterici, bir yol arkadaşı konumuna erişecektir. Uyuyan Adam da bu eserlerden birisi olarak adlandırılabilir.
Georges Perec – Uyuyan Adam
Metis Yayınevi 105 syf.
Yorum sayesinde ilgimi çekti ilk fırsatta okuyacağım.