Günümüzde yediğimiz her şeyin içerisinde neredeyse zehir var. Kısa bir süre önce başlamış olsam da markete girdiğimde alacağım şeylerin içerisinde ne var ne yok diye kendimi zorlayarak tek tek inceliyorum. Zaten fazla abur cubur tüketmeyen ben, bu alışkanlığı edinmemle beraber bu ürünlerden hepten uzaklaştım. Tabi bahsettiğim bu zehir sadece abur cubur içerisinde mevcut değil, neredeyse evimize giren her şeyin içerisinde var. Katkı maddelerinin ve gıda boyalarının kanserojen olduğunu hepimiz biliyoruz. Ürünün daha fazla dayanması ve daha renkli görünmesi için bunların kullanılmasının yanı sıra birçok üründe muhakkak kullanılması gereken 2 üründen bahsedeceğim. Bunlardan biri ürünü pişirmek ve tat vermek için kullanılan yağ, diğeri ise tatlandırması için kullanılan şeker.
Gofretler, cipsler, bisküviler, çikolatalar, tatlıların yanı sıra hazır çorbalar, paket ekmekler, bazı makarnalar ve daha birçok üründe palm yağı bulunuyor. Palm yağı gelişmiş birçok ülkede büyük tartışmalar yaratan bir ürün. Rafine edilmesi için yüksek ısı verilmesi gereken palm yağı bu noktadan sonra kanserojen etki taşıyacak hale geliyor. Düşük bütçeye hitap eden büyük market zincirlerinde satılan bilinmedik markaların yanı sıra ülkemizin en tanınan markalarının ürünlerinde de bu yağı görmek mümkün. Kanserojen özellik taşıması bir yana, damar tıkanıklığı, kalp hastalıkları ve obeziteye kadar geniş bir yelpaze sunuyor. Tahmin edersiniz ki kullanım nedeni diğer yağlara göre daha ucuz olması.
Bir diğeri de glukoz şurubu. Daha şekerin zararlarını toplumca tam olarak anlayamamış olan biz Türkler en güzidesinden en kötüsüne birçok markanın ürünlerinde kullandığı glukoz şurubuyla tanıştık. Palm yağı gibi neredeyse hazır satılan tüm ürünlerde bulunan glukoz şurubunun kullanım nedeni de aynı palm yağında olduğu gibi şekere göre daha ucuz olması. Şeker fabrikalarını da sattığımıza göre kullanmama şansımız daha da azalıyor. Özellikle pankreas kanseri riskini artıran kanserojen bir ürün olan glukoz şurubu, karaciğer yağlanması, obezite, kardiyovasküler hastalıklar ve diğer metabolik sendromlara da yol açabiliyor.
Marketlerde sıklıkla çocuğuna, torununa veya eşine neşe içerisinde tatlı ve yiyecek alan insanlarla karşılaşıyorum ve üzülüyorum. Hiç olmazsa aldığınız ürünleri inceleyerek evinize mümkün olabildiğince daha az kanserojen veya hastalık saçan ürün sokabilirsiniz. Ben aldığım ürünlerdeki zehirleri tek tek inceliyorum.
Mesela bakıyorum ki içerisinde palm yağı var, geri bırakıyorum. Palm yağı yerine "bitkisel yağ" yazıyorsa ve başka bilgi yoksa yine imtina ediyorum, ayçiçek yağı olduğu açıkça yazıyor veya başka bir yağ ismi geçiyor ise bu sefer glukoz şurubu olup olmadığını kontrol ediyorum. Glukoz şurubu olan ürünleri yakalamak daha zor, çünkü genelde sadece "şeker" yazıp geçiyorlar.
Bu iki zehrin yanı sıra çok sayıda başka zehir de elbet ki var. Hatta öyle ki kanserojen içeren ürünleri yazmaktansa içermeyen ürünleri yazmak çok daha kolay.
İlk yazım umarım hoşunuza gider, bundan sonra düzenli olarak yazacağım. Sadece bir konuda değil hayatın her alanında aklıma geldikçe her şeyi yazacağım.
Unutmadan, ben bu yazdıklarımı sadece tavsiye olarak veriyorum. Bu tavsiyeleri siz de araştırarak, dünya çapında tanınan üniversitelerin, araştırmacıların, akademisyenlerin, doktor veya aşçıların yayınladığı konuyla ilgili makaleleri inceleyerek uygulayabilirsiniz.