Tarihsel olayların, toplumsal gerçeklerin siyasal yüzünü bazen komedi bazen de trajedi olarak anlatan sıradan hikayeler, masallar vardır.
Bir taraftan çürüyen, yok olan, asırlar süren bir dönemin yıkılışı, öte yandan yeni doğan toplumsal ilişkileri yalın, çıplak bir şekilde anlatan öyküler. Ya da çok hızlı değişen gelenekçi toplumsal yapıları hem güldürecek hem de acı acı düşündürecek tarzda sergileyen edebiyat, sinema ve tiyatro eserleri….
Siyasetin karmaşık, yıkıcı rüzgârlarının edebiyat ve sanat alanlarına değişik biçimlerde yansıması, onu basitleştirip bir nebze yumuşatarak daha insancıl, daha barışçıl bir şekle dönüştürmüştür.
Rus yazar Saltıkov Sçedrin’in, Çarlık Rusyası’nda gericiliğin ve despotizmin zirveye tırmandığı dönemde uygulanan sansürü aşmak için yazdığı “ Büyüklere Masallar “ı ; kendine özgü anlatımıyla tam bir toplumsal eleştiri niteliğindedir.
Büyüklere Masallar’ı Rusça’dan çeviren Mazlum Beyhan şöyle diyor : “ Saltıkov Sçedrin’in masal yazmaya başlamasının nedeni, yalnızca bir edebiyat türü olarak masalı da denemek istemesi değildir. Rusya’da gericiliğin alabildiğine azgınlaştığı o dönemin koşullarında masal, ilerici sanatsal aktivitenin bir aracı olmakta ve Çar sansürünün uygulanmasını zorlaştırmaktaydı.Bunun yanısıra, masalların hayvanlar dünyasına, söylencelere, halk öykülerine yaslanması, yazara geniş kitlelere ulaşma olanağı sağlamaktaydı.”
Bir başka yönden bakıldığında, tarihsel olarak ömrünü tamamlamış, yıkılmakta, altüst olmakta olan bir toplumun trajedisidir de bu.
Bir dönem sosyalist dünyanın aforoz ettiği İngiliz yazar George Orwel’in Stalin dönemini eleştiren “ Hayvan Çiftliği “; bir başka tarihsel dönemin eleştirisi ve toplumsal trajedisidir. George Orwel’in ; zamanında büyük tepkiler alsa da değişen tarihle birlikte eleştirilerinin haklılığı, doğruluğu kanıtlanmıştır.İnsanlığa büyük umut ve hayaller vaadederek filizlenen sosyalizm; ideolojik olarak olmasa da fiilen, onun özüne aykırı olarak yozlaşan, bireysel tutku ve hırsların elinde zayıflayıp yıkılan trajik sondan kurtulamamıştır.
Sçedrin ve Orwel; ne güzel de anlatmışlar, yaşadıkları dönemin toplumsal ilişki ve çelişkilerini, hayvanlar alemi üzerinden…
Bir başka toplumsal öykü ise, İtalyan yönetmen Roberto Benigni’nin 1997 yılı yapımı bir film. “ Hayat Güzeldir “ ( La Vita ‘e Bella ).
Sisli bir ortamda “ Bu basit bir hikaye. Ama anlatılması pek de kolay değil.” diye başlar film.
1939 yılında Guido ( Roberto Benigni ), İtalya’daki amcasının yanına çalışmak için gider.Kendisi bir İtalyan Yahudisi’dir.Bir kitapçı dükkanı açmak ister. Dora ( Nicoletta Braschi ) adında Yahudi olmayan aristokrat bir ailenin öğretmenlik yapan kızına aşık olur. Başkasıyla nişanlanacak olan Dora’yı nişan gecesi kaçırır. Evlenirler ve Joshua ( Giorgia Cantarini ) adında bir oğulları olur. Mutlu bir şekilde yaşarlarken, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Almanlar’ın İtalya’yı işgaliyle, Guido oğluyla birlikte bir toplama kampına gönderilir.
Kampta, savaşın ve Almanlar’ın acımasızlığından oğlunu kurtarmak isteyen Guido, her şeyin kendisinin planladığı bir oyun olduğunu, eğer oyunu kazanırlarsa gerçek bir tanka sahip olacaklarını anlatır.
Almanlar’ın, işgal sonrası kampı terk etmeleriyle birlikte, Jashua babasının kurguladığı oyun sayesinde saklandığı kutudan çıkar ve hayatta kalmayı başarır.
Değişik tarih kesitlerinden iki kitap ve bir film özeti.Komedi ve trajedinin iç içe geçtiği üç öykü.
Amaç, sadece birkaç kitap ve film özeti yapmak değil.
Bugünün toplumsal gerçeğinde, ülkemizde yaşanan çalkantıların komedi mi trajedi mi olduğunu anlamak oldukça güç.Yoketme savaşına dönüşmüş olan bir komedi oynanıyor.İktidar için oynanan bu savaşın kazananı kim olacak ? Bilinmiyor. Toplum ise kolayca, sadece duygularıyla oyuncuların etrafında saflaşmış bu komediyi izliyor. Oynanan komedinin her geçen gün bir trajediye dönüşme olasılığı artıyor.
Siyasetin, hepimizin ibretle izlediği en son sahnelerinden başlayarak bir sonuca gidersek, tepeden tırnağa bir toplumsal yozlaşma,çürüme içinde olduğumuz kesin. Daha iyi bir dünya umudu ise tüm yaşananlara rağmen devam ediyor.
Hayat Güzeldir…
La Vita ‘e Bella…