Toplumun her kesimi pandemiden psikolojik olarak farklı ölçülerde etkilense de bir yılın sonunda her anlamda en çok yorgun düşenler anneler oldu. Onların bu süreçte yaşadıklarını 'tükenmişlik sendromu'yla ifade etmek yeterli değil. The New York Times'a da yazılar yazan, psikiyatr Pooja Lakshmin kadın ruh sağlığı konusunda uzmanlaşmış bir hekim olarak "Salgın sırasında tedavi ettiğim hemen hemen her anne 'karar yorgunluğu', öfke ve güçsüzlük duygusuyla karşı karşıya" diyor. Bu bir son dakika haberi değil.Ancak Lakshmin sözlerine "Bu, tükenmişlik değil, toplumsal bir seçimdir. Anneler ihanete uğruyor" diyerek şöyle devam ediyor: "Annelerin tam olarak ne hissettiğini ihanet sözcüğü anlatıyor. Tükenmişlik, suçu bireye yükleyip annelere yeterince dirençli olmadıklarını söylerken ihanet doğrudan etraflarındaki kırık yapılara işaret eder." Bu yapılarla kastedilen şu; çoğunlukla sahada olmayan babalar, bazı işverenler ve toplumsal destek sistemleri...Etrafında destek alabileceği, sorumluluğu paylaşabileceği kişiler varken anneler yine de imkansız seçimlerle karşı karşıya kalıyor: Virüse rağmen çocuklarını okula gönderme-göndermeme kararı, işe gitmek-gitmemek ya da en basitinden evde bir anlık huzur bulmak için çocuklarını bir ekranın önüne oturtup oturtmamak.Türkiye'de de durum farklı değil. Doktor Lakshmin'in söyledikleri hakkında görüşünü sorduğum anneler hemfikir: "Yorgunluk kronik, karar mecburi, ebeveynlik tek başına Don Kişot misali yel değirmeniyle mücadele, baba hep maça çıkmaya gönülsüz sakat oyuncu, varken yok... Annelik dünyanın en güzel duygusu ama toplum yaşamanıza izin vermezse kanadı kırık kuş gibi çırpınıp duruyorsunuz."Çiğdem Baş Arbak'a ait bu sözleri ve hissettiklerini ben de yakınen tanıyorum. Gereken desteği, daha doğrusu ebeveynlik sorumluluğunun adil paylaşımını uzun süren çabalarım sonunda söke söke almış biri olarak, annelere kıyının diğer tarafından sesleniyorum. Her şeyi tek başınıza yapmak yorgunluktan başka bir sonuç doğurmuyor.Çevremizi bizlere biçilen annelik rolünün aksine ikna etmek kolay değil ancak içinde bulunduğumuz durum çok daha zor... Toplumun sırtını döndüğü biz annelerin yaşadığı karar verme yorgunluğunu yenebilmek için yapılabilecekleri alanında uzman isimlerle konuştum... Bu sefer bazı tavsiyeler sadece annelere değil çünkü halihazırda birçok sorumluluğu tek başına üstlenmiş bu kadınlara başka listeler vermek adil olmaz. Uzmanların anlattıkları, başta ebeveynlik sorumluluğunu ortak paylaşması gereken babalara, işverenlere, toplumsal destek sistemlerine ve çocuk sesinden rahatsız olan komşularımıza yönelik.ÇEVRESİNİ İKNA ETMEYE ÇALIŞIRKEN YORULUYORBüşra Tatari Çelik, uzman klinik psikologAnneler çocukların sorumluluğunu üstlenmenin zorluğu yetmiyormuş gibi bir de eşine ve yardım alabileceği ama destek görmediği çevresine bunu ifade etmeye çalışırken efor harcayıp yıpranabiliyor. Ama son zamanlarda medyada ebeveynlerin çocukların yetiştirilişinde ortak sorumluluklar aldığını gözlemliyorum. Bu örnekler bilinçli veya örtük zihnimizin model almasında etkili olacaktır.Annelerin bu süreçte yaşadığı ihanet duygusunun asıl kaynağı; toplumsal kalıplar, kök ailelerinin (dünyaya geldiğimiz ev), çevrenin yüklediği değerler ve öznel yargıların hepsi. Kişinin zihnindeki parmak sallayan ebeveyn yapısı ne kadar katıysa o kadar zorlanması ve beraberinde tükenmiş hissetmesi de kaçınılmaz. Eğer kişide bu sistem katıysa ve olanı zihnindeki bu yargılara uydurmaya çalışıyorsa, işte ihanet içinde hissettiren şey tam da bu oluyor. Kişi anneliğini çocuğunun sinyallerini takip ederek ya da kendisiyle evladının içinde bulunduğu koşulları düşünerek değil, zihnindeki anneliğe göre (bu çoğu zaman annelere yüklenen tabuları içerir) yaşamaya çalıştığı için bitkin düşüp tükenmiş hissediyor.Bu duyguyla başa çıkmanın temel yolu zihnimizdeki harikulade anne olma fantezimizi bir kenara bırakıp kendimize, çocuğumuza ve ihtiyaçlarımıza odaklanarak kendi gerçekliğimizle bir dengeye varmaya çalışmaktır. Bunun için olumlu taraflarınızı gören ve takdir eden bir iç ses antrenmanı geliştirebilir, mindfulness gibi anda kalma egzersizlerini deneyebilirsiniz. TOPLUM ÇOCUKLU AİLEDEN ŞİKAYET ETMEK YERİNE AİLEYE ÇOCUĞUNUN BAKIMI İÇİN DAHA ÇOK DESTEK OLMALIUzman psikolog Oya ÇanakPandemide komşuların çocuklu ailelere insafsız yaklaşımları dikkatimi çekti. "Çok gürültü yapıyoruz! Komşular ne der?" endişesi her ailede mevcut. Toplum olarak çocuğun uslu olmasını beklemek, ağladığında anne ve babayı 'iyi terbiye vermemiş' olarak etiketlemek gibi tahammülsüz bir tutum içindeyiz.Çocuklu evde gürültü olur. Dışarı çıkması gereken çocuk dışarı çıkması yasaklanınca ağlar. Annesinden babasından tüm gün uzakta kalan çocuk ağlar. Çok normaldir.10 bini aşkın danışan portföyü olan biri olarak meslek hayatım boyunca ilk defa danışanım olan bir aileye apartman yönetimi bebeğin çok ağladığını ifade ettiği için yönetimin aileden özel isteği üzerine rapor yazmak durumunda kaldım. Bunu isteyen ailenin ruhsal durumunu düşünebiliyor musunuz? Normal gelişim gösteren kaygılı mizaçlı bir çocuk için ben apartman yönetimine kiracı olan bu aileyi daireden çıkarmamaları için rapor yazdım. Tabii ki bu, bebek ve ailesine karşı toplumsal zorbalıktan başka bir şey değil. Bu durumda tabii ki utanması gereken de aile ve çocuk değil. Utanması gereken tahammülsüz, empati duygusu gelişememiş, anlayışsız yetişkin insanlardır.Ne yazık ki modern anne-baba ve çocuğu iyice kapana kısılmış durumda. Toplum olarak çocuklu aileden şikayet etmek yerine aileye çocuğunun bakımı için daha çok destek olmak gibi bir strateji içinde olmamızın hem o aileye hem de insan olarak bize daha iyi geleceğini düşünüyorum.EV DE ÇOCUK DA İKİ TARAFA AİTTİRUzm. Dr. Şirin Seçkin, 'Bana Hazır mısın Baba' kitabının yazarlarındanKüçük bebeklerde emzirme anneye aittir. Ancak baba, bebeği kucağında gezdirebilir, gazını çıkartabilir, uyutmaya yardımcı olabilir. Kucağına alıp parka götürebilir. Bazen annenin çektiği sütü, gece bebek uyandığında biberonla baba verebilir.Bebek biraz daha büyüdüyse, baba uykuya yatmadan önce kitap okuyabilir, masal anlatabilir. Bakım yalnızca emzirmekten ibaret değildir. Bebeğin bakımına katılan babaların bebekle aynı anne gibi çok özel bir bağ geliştirdikleri ve bunun da bebeğin psikolojik yapısında önemli rolü olduğu biliniyor.Daha önce hiçbir sorumluluk almamış bir baba, geçen zamanı telafi edip sorumluluk almaya başlayabilir. Çocuğun derslerine yardımcı olabilir, ilerdeki hayatını planlamasına destek verebilir...Aile olmak bir ortaklık kontratıdır. Ortaklıkta her iki tarafın da eşit olması, birbirine saygı duyması, eşit sorumluluk alması ve bu ortaklıktan mutlu olması devamlılığı sağlar. Her iki tarafın da sorumluluk almaları, örneğin 'Yemeği ben yapayım, sofrayı sen kur', 'Bulaşık senin, çöp benim' gibi paylaşımlar, iki tarafın da evde dinlenmesine katkıda bulunur.Aksi takdirde evin, babanın uğradığı bir otelden farkı kalmaz. Ev de çocuk da iki tarafa da aittir ve iki tarafın da sorumluluğundadır.
Magazin
07 Mart 2021 - 07:50
İhanete uğradıklarını hissediyorlar... Anneler karar verme yorgunluğu yaşıyor
Toplumun her kesimi pandemiden psikolojik olarak farklı ölçülerde etkilense de bir yılın sonunda her anlamda en çok yorgun düşenler anneler oldu.
Magazin
07 Mart 2021 - 07:50