Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı Ankara-İstanbul hattındaki ADALET yürüyüşü, milyonların katıldığı Maltepe mitingi ile sona erdi.
Bu tarihi yürüyüşün sonuçları toplumda hem uzun süre tartışılmaya devam edilecek, hem de Türk siyasetine şu veya bu şekilde yansımaları önümüzdeki süreçte kendini gösterecektir.
Bu yürüyüş nedeniyle siyasi ve toplumsal saflaşmalar yeni bir yöne doğru evrilirken, bazı siyasi parti, gurup ve kişiler açısından da önemli bir sınav verilmiş oldu.
Demokratik siyaset arayışları ve toplumsal muhalefet birbirine yaklaşıp akılcı, yapıcı ve birleştirici bir yöne doğru ilerlerken, duruşlarını netleştirip tavır almak zorunda kalan siyasetin cambazları, rantçıları, sahte pehlivanları ise, sergiledikleri karşı duruş nedeniyle sahne dışına savruldular ya da kendilerini ele verdiler.
Bizler bu gurupları ve kişileri zaten tanıyorduk. Toplumun çoğunluğu da görmüş, anlamış oldu.
Adalet yürüyüşü nedeniyle netlik kazanan bir başka konu da, Türk toplumuna çok uzun yıllardır uygulanan “ algı operasyonlarının “ çok yönlülüğü ve yaygınlığı oldu.
Algı operasyonları nedir, bu operasyonları kimler yapar, hangi araçlarla yapar, niçin yapar ?
Algı operasyonları; toplumun ve bireylerin düşüncelerini, yapanların amaçları doğrultusunda değiştirerek davranışlarını, eylemlerini etkilemek, yönlendirmek için hazırlanan tuzaklardır. Kökleri tarihin derinliklerine kadar uzanır. Ülkelerin ve savaşan orduların etkilenmesi, yenilgiye uğratılması için yapılan algı yönetimi, küreselleşmenin yakıcı ve yıkıcı etkilerinin bir aracı olarak, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında gelişip yetkinleşerek bir bilim halini aldı. Bilimin toplumlar ve insanlar aleyhine kullanılmasının en belirgin örneği bu algı operasyonlarıdır.
Toplumun ve insanlığın yararına yapılan siyasette algı operasyonlarının yeri yoktur. Hangi toplumun bireyleri olursa olsun mutlu ve insanca yaşamayı hak ediyor. Her şey bir araçtır. İnsan en kutsal varlıktır. Yaşamın doğrularına erişmek ise en doğal hakkıdır. Onun tüm değerleri, duyguları, inançları, hassasiyetleri, üzerine kurgulanan kirli diplomasi ve siyaset oyunları ile sürdürülen bu operasyonların panzehiri ise şeffaflık ve demokrasidir.
Gelir adaletsizliğinin, yoksulluğun, savaşların, terörün kaynağı gibi algı operasyonlarının kaynağı da küreselleşmedir. Küresel efendiler ve onların toplumlardaki uzantıları, işbirlikçileri de bu operasyonların baş aktörleridir. Bir kısmı bilerek, önemli bir kısmı da bilmeyerek bu operasyonların parçası haline gelmektedir.
Tarihimize baktığımızda bu ihanet ve işbirliği bataklığına düşmüş pek çok siyasetçi, devlet adamı, bürokrat, işadamı, aydın ve sade vatandaş görebiliriz.
Tek amaç; şahsi ihtiraslar, çıkarlar ve daha çok, daha çok kazanmaktır. Bu doyumsuzluğun sonu da yoktur.
Sona ermiş olan ADALET yürüyüşünden iktidar ve muhalefet ve de kendilerini “ siyasetin dışında ve üstünde “ gören siyasi rantçılar umarız ülke yararına dersler çıkarır.
Umarız halka dönük algı operasyonlarına son verilir. Topluma gerçekleri en yalın, en doğru ve tarafsız olarak götürme arayışlarına dönülür.